Çok güçlü patladı Gezi.

Evet, benim gördüğüm kadarıyla gezi olaylarında tepki gösteren grupların çoğu ‘Y’ neslinden yöneticiler veya yönetici adaylarıydı. Biraz ütopik, biraz kaybolmuş biraz da rahat bakışlı bir etkin grup olduklarını gözlemledim. Gözlemledim diyorum çünkü ben o sırada Alaçatı’daydım ve bir kursa devam ediyordum (o sıralar kişisel bir hayalin peşinde, başka bir kavga içerisindeydim). Neyse, sonuçta bir grup insan politik baskının son noktasında motivasyonları ne olursa olsun ortalığı dümdüz etmeyi başardılar. Biraz daha mühim konuları ülkeye ve biraz da dünyaya hatırlattılar. Daha bu günlerin politik karmaşasına gelmeden, 8 ay gibi kısa bir süre önce yaşanmış şokun etkileri bir süre daha devam edeceğe benziyor. Biz gene daha iyi bir gelecek bekliyor diye umalım da… Bugünkü tablonun da yorumunu bi 8 ay sonra yazarım herhalde, ancak hazmederim!

Gezi olaylarına dönersem, aktif yer alan insanların büyük kısmında ortak bir hava sezdiğimi söylemeliyim: Hollywood filmlerindeki gibi hayalci bir olumlu düşünce akımı ile beraber hakkı yenmişliğin verdiği hoş ama bir o kadar da boş bir gurur. Ben buna hayal kurmak için gerçeği unutabilme sanatı diyorum 🙂 (Tabii ki de şimdi uydurdum) Ama bi anlatayım bak: Daha biz orta okuldayken ne olaylar oluyordu ve bu arkadaşlar hala kızların eteklerini kaldırıyordu sınıfta yanlış mıyım? Dünyadan haberleri yoktu ki bebişlerin! Şimdi de bir bakıyorsun ki bu kazık kadar adamlar ve kadınlar düşünce özgürlüğü, insan hakları gibi konularda daha yeni umursamaya başladılar, bir baktılar ülkelerinde neler oluyor atı alan Üsküdar’ı geçmiş. Buna şimdi gülmeyip de ne yapayım ben? Kendimi liseden beri çok sıkıyorum bu konularda zaten. Gerçi bende de hata var; bu güne kadar beklenir mi? Yazsana daha önce bir yerlere… Semiha Şakir’in lise gazetesinde hiçbir yazımı basmadılar ki edebiyat hocalarım! Ben napiim yani, sınıf arkadaşlarım gibi evlilik hayaline mi sarayım o yaştan, di mi?

Aslında bizden bir önceki nesil hep bize olan biteni anlatıyordu sanırım ama onlar da o kadar kontrol manyağı ana babalar ki kardeşim bu çocukların kendilerini dışarıya kapamaları normal bir tepki. Ben de mesela hiç dinlemiyordum büyüklerimi aslında ama en azından kendime ait teorilerim veya yorumlarım vardı. Bir kere her b*ka maydonozdum. O daha kötü oldu, çünkü seneler geçtikçe boşa kürek çekiyor gibi hissedip çabuk soğudum sosyal politikalardan. (Ama gel gör ki blog yazayım dedim ve tamamen politik bir seri yazıya dönüştü – demek ki bende hala iş varmış. Hah!)

Biraz sosyal medya sayesinde biraz da gerçekten artık ipin ucu kaçtığı ve hükümetin başındaki adam sapıtmaya başladığı için herkes son derece organize şekilde harekete geçti. Ama sonunda kazanılan tek kavga sokakta polisle çatışmalar oldu. Ah keşke burada olabilseydim! Keşke keşke şu İstanbul’umun bir de karanlık günlerini yaşayabilseydim, kendi akranlarımla o hisleri paylaşabilseydim de belki gene eskisi gibi aşık olurdum buralara. Ben kaçırsam da harika bir şenlik havası esmiş şehir sakinleri için, vur patlasın çal oynasın! Millet kendinden geçmiş gibiydi, kiminle konuşsam resmen çileden çıkmış kendilerini sokaklara vurmuşlar gece gündüz. Herkes komedyen olmuş, sanki açtık ağlanacak halimize güldük yani günlerce. Bundan daha insancıl ve hippi bir tepki bilmiyorum ben. Gerçi tam olarak bi b*ka yaradı mı ondan da emin değilim işte. En harika en dahiane devrim bu ama hala bu düşünceleri paylaşabilmek için blog yazmam gerekiyor. Gerçi ben çok konuştuğum için yazıya dökmek daha mantıklı, kimse bu kadar uzun dinlemez.

Ama gel gör ki olan oldu artık o noktadan sonra geriye dönüş olamaz değil mi? Mutlaka bir taraf tutmak zorundasın! İşin en acıklısı da bir taraf tutmazsan öteki oluyorsun hemen. Biz varız onlar yok sanki! Onların da kim olduğu meçhul, kendimizi de bilmiyoruz ama ona buna laf sokmaya gelince elimize su dökemiyor kimse! Hakkaten şimdi 8 ay sonra düşününce gülünçtü bu tepkiler – tepkisizliğe tepkiler. Sadece kısa bir süreliğine konuya uzak kişileri aşağılayıp dışlamak gibi bir moda çıktı, orada da iki dakka ego tatmin etti bizim açgözlü ‘Y’ jenerasyonu mensubu de-jenere ırkımız. Bu zor duruma kendim bizzat düştüğüm için duygularımı direk paylaşmaktan çekinmiyorum. Ama herkese tuhaf geliyor olmalı yani; hem özgürlük ve haklar istendiği için yollarda polisle çatışıyor hem de bundan bahsederken karşındaki aynen senin kadar heyecanlı olmaya mecburmuş gibi eğer içnde o ateşi göremiyorsan ona ayırımcı bir antipati ile yaklaşıyorsun, hemen taraf oluyorsun. Orada değildim lan! N’apabilirim yani anladın mı? Daha da garibi bunu yaparken de kendini saklamaya ve üstü kapalı laf sokmaya çabalıyorsun hala!!! … Daha yazarken yoruldum, içim şişmiş benimbelli oldu. Hemen geçiyorum.

Bu kadar akıl oyununa şaşırmamalı. Bir de şöyle düşün; bütün hayatları boyunca bu kanal kapalıydı ve bir anda açılınca inanılmaz etkilendi çocuklar naapsın… Bizim gibi tabii öyle uzaktan yorum yazmak kolay di mi? Yani aslında kim bu konulara gerçekten yakın ki sizce? Sadece ‘facebook’tan beğenme’ uzaklığındayım diyelim.

Türkiye’nin gezi partisi oluşumları bence bu ama tabii bireysel duruş ve lojistik sorunlar bakış açılarını çok etkiliyor gördüğünüz gibi. E, biz de o yüzden buraya yazıyoruz yani di mi… Yoksa belediye başkanlığına adaylık koyuyorum desem, kendime bir Transporter alıp tepesine hoparlör taksam başka. (Halbuki şu durumda o bile normal sayılıyor, millet çığlık çığlığa dinliyor propagandaları). Neyse, ya şunun şurasında k*çı kırık bir blog sayfası için birbirimizi üzmeyelim. Dilim sürçtüyse affola.

Toplumun biraz da umarsızca örgütlenerek kendi kaderlerini değiştirdikleri tarihi olaylardır Gezi olayları.

Ben işte bunda Amerikan kültürünün etkilerini görmeden geçemiyorum. ‘O kahramanca bir şekilde ülkesini korudu ve yollara dökülüp gaz bombası yuttuysa bu filmin sonu mutlaka güzel olmalıdır.’ Bu mantalitenin özü kendinden önce başka bir olguyu yani vatanını düşünme ilkesinden geliyor. Tamam çok hoş. Ama sadece uzaktan bakıldığında hoş. Biz küçükken gençliğimizde beyin yıkama daha yeni icad edilmişti de biraz da ondan kaptırık olduk tabii. Amerikalıyı hiç tanımadan amerika hakkında herşeyi bilen ve amerikalı gibi yaşayan bir jenerasyon olduk. Baksana zaten repertuardaki tüm önemli kelimeler yabancı kökenli. Ben daha ne diyim! Şimdi de ilk uyanışımızda dünyanın geri kalanı üzerimize çullandı diye şaşırıyoruz. Tabii çullanacak, senin hata yapmanı yıllardır bekliyor! Ben de bu hazırlıksızlığı anlamıyorum işte.

2013 Haziran ayında (ve sonrasında) Taksim Gezi sahnesinde insanlık bir kez daha donanımsız kaldı. İnsanların fedakarlıkları sayesinde yeni bir sayfa açılmış olsa bile epey seneler sürecek bir yolculuktur bence bu, iyi hazırlanalım. Hemen depara gerek yok, maraton gibi düşünelim. Çoktandır açılmayı bekleyen bir sayfa açıldı ve işler iyiye gitmeden önce biraz daha kötüleşiyor. Bence halkımız buna bu kadar şaşırmış gözükmese daha kolay atlatacağız ama, öyle diyince de bu sefer de ötekileşmeye başlıyorum! Hemen bitirdim o yüzden.

Categories: İstanbul

0 Comments

Leave a Reply

Avatar placeholder