Sidney, Avustralya

Bir keresinde aynı İngiliz ekiple ortak araba kiralayıp, birkaç saat uzaktaki yağmur ormanlarına gittik. 8 saatlik yemyeşil, engebeli, bol örümcekli yürüyüş parkuruymuş. Hatta kızlardan biri parmak arası terlikle gelmiş, ayaklarına batmadık diken, sürtmedik kaya kalmadı. 3 – 4 çeşit tanıyamadığımız hayvan cinsi görüp videoya çektik. Hava önce güneşli başladı, sonra aniden 20 dakika durmaksızın yağmur bütün ormanı feci bir gürültüye boğdu. Saniyesinde sırılsıklam olmuştuk. Gökyüzü bulutlandı tabii ama ormandaki bitki dokusu da çok yoğun olduğundan neredeyse akşam karanlığına döndü diyebilirim! Yağdı, yağdı ve sonra bir dakika içerisinde yağmur tamamen kesildi ve güneş açtı. Tıpkı kurgulanmış bir sahne değişimidi gibiydi. Bu sırada bir kuytuya sığınmıştık. Çıktığımızda göğü devasa bir gökkuşağı kaplamıştı. Bu güzelliğe inanmakta zorlandım doğrusu…

Tam o anda tuhaf birşey oldu; sesini tarif bile edemeyeceğim, belki yüzlerce çeşit kuş hep bir ağızdan şakımaya başladılar! Tepeden aşağı inerken seslerden uzaklaşıyorduk. Son olarak karşımıza muhteşem bir şelale çıktı ve biraz izlemeye karar verdik. Sandviçlerimiz ıslandığı için 4 kişi bir paket patates cipsi paylaştık ve sadece sessizce oturup suyun kayalara vuruşunu dinledik. O kadar hareketsiz ve bir o kadar yoğun bir andı ki; neredeyse ağlayacaktım… Aşağı indiğimizde bir günde bu kadar görebiliyorsak, tüm kıtayı dolaşmanın nasıl olacağını konuşuyorduk. Yelken veya sörfü aramadık, fazla geyik yapmadık ve o ormana ebediyen bağlandık. Gerçekten inanılmaz bir gündü…

***

Doğa içinde geçen günleri çok seviyorum. Birçok insan fiziksel ve lojistik güçlükleri düşünüyor bazıları da doğa tarafından hep geri çağırılıyor. Bendeki sörf tutkusu da aslında beklenmedik olanın tutkusu. “Mücadele” doğru kelime değil sanırım; bunu daha çok “adaptasyon” olarak düşünülebilir. Çünkü okyanusla aranızda eşit şartlar olamaz ki zaten. Avustralya’yı da biraz herşey sürpriz olsun diye tasarlamıştım iyi de oldu. Konfor alanından çıkmak değil de, heryeri konfor alanı haline getirmeye başlamaktı amacım, bunu başarabildiğimi henüz söyleyemem ama kesinlikle denemeye değdi. Asıl yolculuk insanın kendini keşfi değil mi zaten?


0 Comments

Leave a Reply

Avatar placeholder